-
1 hakkı olmak
v. have a right -
2 üstünde hakkı olmak
иметь до́лжное / должо́к с кого-л. за вло́женный труд и т. п. -
3 fikrini söylemeğe hakkı olmak
v. have a voice in -
4 have a right
hakkı olmak -
5 have a right
hakkı olmak -
6 быть вправе
hakkı olmak -
7 hak
hak1 <- kkı> Recht n; Gerechtigkeit f; Teil m, Anteil m; fig Lohn m, Belohnung f; Arbeit f, Mühe f, Einsatz m z.B. einer Mutter; richtig; recht;hak eşitliği Gleichberechtigung f;-e hak kazanmak das Recht erwerben (auf A); Recht bekommen; sich als richtig erweisen;-e hak vermek jemandem Recht geben;b-nin hakkını yemek jemanden übervorteilen; jemandem gegenüber ungerecht sein;hak yemez gerecht, anständig;-e hakkı geçmek jemandem Mühe machen;… hakkı için im Namen (G);Allah hakkı için im Namen Gottes;namusum hakkı için mein Ehrenwort!;hakkı ödenmez unbezahlbar;hakkı olmak Recht haben; das Recht haben (-e auf A); etwas zu bekommen haben;hakkı var er hat Recht; er hat ein Recht dazu;-in hakkından gelmek meistern (A); mit jemandem abrechnen, sich (D) jemanden vornehmen;hakkını aramak sein Recht verlangen;-in hakkını vermek ordentlich machen (A); jemanden gerecht behandeln;-in hakkını yemek jemanden benachteiligen;emek hakkı Vergütung f;emeklilik hakkı Recht n auf Ruhegeld;oturma hakkı Aufenthaltsberechtigung f; Wohnrecht n;tatil hakkı Recht n auf Urlaub;insan hakları Menschenrechte n/pl;yurttaş hakları (die) bürgerliche(n) Rechte n/pl;medenî haklardan istifade ehliyeti JUR Rechtsfähigkeit f;ne hakla? mit welchem Recht?hak2 <- kki> Gravur f; Gravierkunst f; Ziselieren n -
8 Recht
Recht n <Rechts; Rechte> hak; (Anspruch) ( auf A -e) hak; (Gesetzgebung) hukuk; (Gerechtigkeit) adalet;Recht haben haklı olmak;Recht sprechen bir davaya bakmak;gleiches Recht eşit hak;im Recht sein haklı olmak;ein Recht haben auf (A) -e hakkı olmak;alle Rechte vorbehalten bütün hakları saklıdır/mahfuzdur;jemandem Recht geben b-ne hak vermek;mit Recht, zu Recht haklı olarak;von Rechts wegen kanuna göre; fam aslında -
9 вправе
в соч.быть впра́ве... — hakkı olmak
он впра́ве тре́бовать э́того — bunu istemeye hakkı var
-
10 Vorfahrt
Vorfahrt fkein pl ilk geçiş; (\Vorfahrtsrecht) ilk geçiş hakkı; ( von Feuerwehr, Rettungsdienst) geçiş üstünlüğü;die \Vorfahrt beachten ilk geçiş hakkına dikkat etmek;\Vorfahrt haben ilk geçiş hakkı olmak -
11 Anspruch
Anspruch haben auf üzerinde hakkı olmak;hohe Ansprüche stellen an jemanden -in b-nden büyük beklentileri olmak;in Anspruch nehmen -den faydalanmak (haktan vs);jemanden in Anspruch nehmen b-ni yormak -
12 üst
1.1) ве́рхняя часть, верх (чего-л.)üste — наве́рх, вверх
üstte — наверху́
üstten — а) све́рху; б) пове́рхностно, неглубоко́
evin üstü — верх / ве́рхняя часть до́ма
2) пове́рхностьmasanın üstü toz içinde — на столе́ пыль
toprağın / yerin üstü — пове́рхность земли́
3) оде́ждаüstünü değiştirmek — поменя́ть оде́жду, переоде́ться
üstü pek kirli — он о́чень гря́зный, он в о́чень гря́зной оде́жде
4) разг. ста́рший по слу́жбе, нача́льникüstler — нача́льство, верхи́
5) изли́шек, оста́ток; сда́чаüstü kalsın — сда́чи не на́до
2.yüz liranın üstünü verebilir misiniz? — вы мо́жете дать сда́чу со ста лир?
1) ве́рхнийpınarın üst yanında — в верхо́вьях родника́, у исто́ков родника́
2) ста́рший (по званию, должности, служебному положению)üst komutanlar — воен. ста́рший нача́льствующий соста́в, ста́рший комсоста́в
3.üst makam — вы́сшая власть, вы́сшее нача́льство
в функции служ. имениAhmet artık kırk üstünde olmalı — Ахме́ду, должно́ быть, бо́лее сорока́ [лет]
üstümde para yok — при мне нет де́нег, у меня́ с собо́й де́нег нет
çay üstüne çay içmek — пить чай ча́шку за ча́шкой
tel üstüne tel çekmek — посыла́ть одну́ телегра́мму за друго́й; по по́воду чего, о чём
bu şey üstüne bilgi vermek — дава́ть све́дения / информа́цию о чём
üstü — (в сочетании со словами, обозначающими время) под, к, о́коло
akşam üstü — под ве́чер, к ве́черу
bayram üstü — под пра́здники
yemek üstü — к обе́ду
- üstünden••- üstüne almaküstündeki üstünde, başındaki başında — погов. в чем мать родила́, без оде́жды
- üstünden atmak
- üstüne atmak
- üst başı
- köyün üst başındaki pınar yerine çıktılar
- üstüne basmak
- üstü başı dökülmek
- üstüne başına etmek
- üstüne bir bardak soğuk su içmek
- üstüne bir iki güneş doğmak
- üstüne çekmek
- üstüne çevirmek
- üst çıkmak
- üst gelmek
- üste çıkmak
- üstünde dökülmek
- üstünde durmak
- üstüne düşmek
- üstüne evlenmek
- üstüne fenalık gelmek
- üstüne geçirmek
- üstünden geçmek
- üstüne gelmek
- üstüne gitmek
- üstünü görmek
- üstüne gül koklamamak
- üstüne güneş doğmamak
- üstünde hakkı olmak
- üstünde kalmak
- üstüne kalmak
- üstüne kapanmak
- üstüne koymak
- üstüne kuş kondurmamak
- üstüne olmuyor
- üstüne oturmak
- üstüne ölü toprağı serpilmiş gibi
- üstüne perde çekmek
- üst perdeden konuşmak
- üstüne sevmek
- üstüne titremek
- üstüne toz kondurmamak
- üstüne tuz biber ekmek
- üstüne üstüne gitmek
- üstüne varmak
- üstüne yaptırmak
- üstüne yatmak
- üstüne yıkmak / yıkılmak
- üstüne yok
- üstüne yormak
- üstüne yüklenmek
- üstüne yürümek
- üstüne / üstünüze afiyet!
- üstüne / üstünüze iyilik sağlık!
- üstüne / üstünüze sağlık ve şıfalar! -
13 сметь
несов.; сов. - посме́ть1) cüret etmek, cesaret etmek2) ( иметь право) hakkı olmak••не смей кури́ть! — sigara içeme!
-
14 have a voice in
fikrini söylemeğe hakkı olmak -
15 have a voice in
fikrini söylemeğe hakkı olmak -
16 Anrecht
Anrecht n <Anrechts; Anrechte>: ein Anrecht haben auf (A) -e hakkı olmak -
17 Anrecht
-
18 Anspruch
Anspruch <-(e) s, -sprüche> mauf etw \Anspruch haben bir şeye hakkı olmakhohe Ansprüche an jdn stellen birinden çok şeyler istemek [o talep etmek];den Ansprüchen gerecht werden istenilenleri karşılamak;etw in \Anspruch nehmen bir şeyden yararlanmak;das nimmt sehr viel Zeit in \Anspruch bu çok fazla vakit alır;er ist sehr in \Anspruch genommen çok meşgul;jdn völlig in \Anspruch nehmen birini tamamıyla uğraştırmak [o meşgul etmek], birinin bütün vaktini almak -
19 zustehen
-
20 droit
I1 direct doğru [doː'ɾu]2 pas penché düz [dyz]◊Le tableau n'est pas droit. — Bu resim düz değil.
3 fig dürüst [dy'ɾyst]◊C'est quelqu'un de très droit. — Kendisi çok dürüst bir adamdır.
4 angle droit dik açıIIdosdoğrud'un côté sağ [saː]IVn m1 hak [hak]2 par la loi hak [hak]3 lois hukuk [hu'kuk]4 frais harç [haɾʧ]
См. также в других словарях:
hakkı olmak — 1) payı, alacağı, hissesi olmak 2) sözünde, düşüncesinde, iddiasında haklı olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
üstünde hakkı olmak — birinde emeği, iyiliği, hakkı bulunmak Hanımının, çocuklarının üstünde bunca yıllık hakkım var, diye ağlamaya başladı. R. N. Güntekin … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakkı geçmek — 1) birinin payından başkası almış olmak 2) birinde veya bir şeyde emeği olmak Hemen hanım teyzemin elini öpmeye gideyim dedim... Az hakkı mı geçmiştir bana? H. R. Gürpınar … Çağatay Osmanlı Sözlük
hakkı ödenmemek — birinin iyiliklerine, emeklerine karşılık olarak ne yapılsa az olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
Mehmet Hakkı Suçin — is a Turkish author and Arabist (born 1970 in Tuzluca, Turkey). Contents 1 Biography 2 Works 3 References 4 External links … Wikipedia
hak — 1. is., kki, esk., Ar. ḥakk 1) Maden, ağaç, taş üzerine elle yazı veya şekil oyma Mühür hakki. 2) Kâğıttaki yazıyı kazıma Resmî kâğıtlarda hak ve silinti yasaktır. Birleşik Sözler hakketmek 2. is., kkı, Ar. ḥaḳḳ 1) Adalet Haktan ayrılmamalı. 2)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
SALAHİYET — Bir işe karışmağa veya o işi yapmağa hakkı olmak, vazifeli olmak, bir iş için emir almış olmak. * Bir dâvaya bakabilmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
üst — is. 1) Bir şeyin yukarı, göğe doğru olan yanı, fevk, alt karşıtı Köyün üst tarafında, saman, taş ve yangın arasında, üstü sazlarla örtülmüş bir kulübenin önünde ateş yanıyor. H. E. Adıvar 2) Bir şeyin görülen yanı, yüzü Bu sefer taşın üstünden… … Çağatay Osmanlı Sözlük
rücu etmek — geri dönmek Hakkı olmak hakkından kim rücu edecek? P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz — is., anat. 1) Görme organı 2) Bazı deyimlerde, görme ve bakma Gözden geçirmek. Gözden kaybolmak. Göz önünde. Gözü keskin. 3) Bakış, görüş Bu sefer alacaklı gözüyle baktım. 4) Suyun topraktan kaynadığı yer, kaynak Asıl felaket bu pınara sırt… … Çağatay Osmanlı Sözlük
görmek — i, ür 1) Göz yardımıyla bir şeyin varlığını algılamak, seçmek Merdivenin başındaki paravanın arkasında garip bir sahne gördüm. A. Gündüz 2) Anlamak, kavramak, sezmek Türk iradesinin ne demek olduğunu da sen göreceksin. R. E. Ünaydın 3) Yanına… … Çağatay Osmanlı Sözlük